Hamilelik, tüm anneler için bir huzur ve sevinç zamanı değildir. Bazı hamile kadınlar depresyonda, endişeli, üzgün olabiliyorlar… Günümüzde yapılan çok sayıda araştırma, bu stresin hamileliği ve bebeği etkileyebileceğini gösteriyor. Ama gerçekte olan nedir? Yanıtlar.
Araştırmalarda elde edilen sonuçlara göre, üç kadından biri hamilelik sırasında stresle ilişkili risklerin tam olarak farkında değil. Ancak bu riskler mevcuttur. Son çalışmalar, doğum öncesi stresin hamilelik süreci ve doğmamış bebeğin sağlığı üzerindeki etkisini gösteriyor gibi görünmektedir. 2011 yılında 66.000’den fazla anne ve çocuk üzerinde yapılan büyük bir Hollanda araştırması, maternal (gebelik döneminden anne tarafından hissedilen) stresin belirli patolojilerle ilişkilendirilebileceğini doğruladı.
Hamilelikte risk taşımayan küçük günlük stresler:
Mekanizma aslında oldukça basit. Stres, plasenta bariyerini aşan hormonal salgılar üretir. Stres hormonu olan kortizol böylece bebeğin kanında az ya da çok miktarda bulunabilir. Ancak paniğe kapılmayın, tüm duygular hamileliği ve fetüsü etkilemez.
Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde ortaya çıkan stres, uyum süreci stresidir ve hiçbir şekilde olumsuz etkileri yoktur. Anneler paniğe kapılmamalı, bu stres yeni bir duruma karşı savunmacı ve doğal bir tepkidir. Hamilelik, birçok fiziksel ve duygusal değişikliklere neden olabilir.
Duygusal stres ise gerginlik, korku ve sinirlilik yaratır. Hamilelikte çok yaygındır. Anne, küçük günlük kaygılar, açıklanamayan ruh hali dalgalanmalarıyla boğuşur. Ancak yine de çocuğun sağlığı veya hamileliğin seyri üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Ancak bu duygular genel durumu çok fazla etkilememesi gerekir.
Stres ve hamilelik: anneler için riskler:
Bazı annelerin daha yüksek stres seviyelerine sahip oldukları görülebilir. İşsizlik, aile ya da evlilik sorunları, ölüm, kaza… Bu üzücü olayların hamile kadınlar ve fetüslerin üzerinde etkileri olabilir. Doğal bir felaketin, bir savaşın neden olduğu akut stres sırasında da aynıdır… Çalışmalar, bu endişelerin gerçekten de hamileliğin komplikasyonları ile ilişkili olduğunu gösteriyor: erken doğum, büyüme geriliği, düşük doğum ağırlığı…
Stres ve hamilelik: bebekler için riskler:
Bazı stresler çocuklarda patolojilere, kulak ve solunum yolu hastalıklarına da neden olabilir. Yakın tarihli bir Inserm araştırması, anneleri hamilelik sırasında özellikle üzücü bir olay yaşayan bebeklerin astım ve egzama gelişme riskinin arttığını göstermektedir.
Çocuk Psikiyatristi Françoise Molénat’ya göre, “özellikle bilişsel, duygusal ve davranışsal alanlarda” başka etkiler de gözlemlendi. Bebeğin psikolojik gelişimini etkileyebilecek “Annenin stresi, fetal sinir sisteminin düzenlenmesinde bozukluklara neden olabilir”. Hamileliğin 1. ve 3. trimesterlerinin en hassas dönemler olduğunu unutmayın.
Ancak, stresin çok faktörlü etkilerinin değerlendirilmesi güçtür. Neyse ki hiçbir şey nihai değil. Etkilerin çoğu kontrol altına alınabilir. Françoise Molénat, “Rahimde fetüsü savunmasız kılan şey doğumda kurtarabilir”; “Çocuğa sunulacak bağlanma süreci belirleyicidir ve güvensizlik deneyimlerini onarabilir.” diyor.
Hamilelikte stresle nasıl baş edilir?:
Anneler her şeyi omuzlarına yüklememeli. Evde veya iş yerinde yorgunluk seviyelerini iyi değerlendirip kontrol altında almaları gerekir. En önemlisi de annelerin yanında olup destek olmak stresi azaltmada çok etkili bir yöntemdir. Her şey mükemmel olmak zorunda değil, ancak annelerin ve bebeklerinin sağlıklı bir süreç geçirmeleri sağlanmalıdır.
Hamilelikte anneye destek olmak:
Anneye stresinin bebeği için kötü olduğunu söylemek, kendisini suçlu hissettirmek söz konusu olamaz ve yalnızca endişelerini artıracaktır. En önemli şey, korkularını azaltmasına yardımcı olma görevi üstenilmelidir. Konuşmak, annenin sağlığını iyileştiren ilk tedavi olabilir. Bu “tedavi” yöntemini annenin etrafından olan tüm bireyler edinmelidir: eş, ebeveyn, akraba ve en önemlisi kadın doğum uzmanı…
Diğer yandan, rutin kontroller esnasında, annenin stres seviyesi belirlenip bir destek planı oluşturulabilir.
Kaynaklar: